Şanlıurfa Dağcılık ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü -Urfadosk-tarafından 8 Ocak 2023 Pazar günü gerçekleştirilen doğa yürüyüşünün amacı; yörede birçok insanın varlığından haberi olunmayan Cudi Vadisi veharabeleri ile 1350 yıllık olduğu söylenen anıt zeytin ağacını görmek, bu konuda kamuoyu oluşmasını sağlayıp, yetkilileri bilgilendirmekti. Sabah sisli ve soğuk bir havada Akçakale Altınbaşak köyünden başlayan yürüyüşe otuz (30) doğasever katıldı.
Gece yağan yağmur nedeniyle oluşan çamur ve oluşan sis nedeniyle yürümek ve ana yapısı kalker, kireç taşı olan,kuzeyden başlayarak güneye doğru uzanan,Harran çöküntü ovasının batı yakasını oluşturan 700-800 m yüksekliğindeki Fatik dağ silsilesinin nispeten alçaldığı tepeleri aşmakgrubu bir hayli zorladı. Yağışlar ve iklim şartları sonucu oluşan karstik oyuntu ve parçalar arasından yürüyüşe devam edildi.Yürüyüşe rehberlik yapan kulüp üyesi ve yöre sakini Mehmet Aslan sis nedeniyle yolu kaybetmemeye çalışırken günün ilerlemesiyle dağılan sis yön tesbitinide kolaylaştırdı.
Aşılan tepeler sonunda belli belirsiz taş yığınlarını görünce grup,hedefleri olan ”Cudi Harabeleri” denilen yere geldiğini anladı. Tarihi Şehir, Ana vadi Cudi’nin yan kollarından birinin vadisinde yer alıyordu.Yukarı Cudi diye isimlendiriliyor.Yamaçları daha yatık ve derin olmayan vadi yamaçlardan erozyonla gelen kırmızımsı toprakla dolu tarla görünümündeydi Ana vadiye doğru alcalarak devam eden dolgu Şehrin yapılarını örtmüş durumdaydı. Bunu gece yağan yağmur sonucu ortaya çıkan çok sayıda çukurlardan toprağın dibe doğru aktığını gördülklerindeanladılar.Yere ayağınızı vurduğunuzda meydana gelen titreşim yapıların varlığının diğer bir kanıtıydı.Vadinin iki ucunda görülen kalın duvar kalıntıları, geniş alana yayılmış şehri kayalık yamaçlardan da sarıyordu.Orta kesimlerde görülen devasa kratere benzeyen çukurlar define arayanların buralarda yaptıkları tahribatın kanıtlarıydı. Harabe halindeki şehrin karşı yamacındaki yapılar ve gözle uzaktan görülen kazılar dikkat çekiciydi.Yağmur sularının yüzeyde açtığı obruk benzeri çukurlar ve definecilerin kazdığı insan boyu topraklar, yıllarca süren birikimin sonucu toprağın altında kalan yapı ve eserlerin tahribini önlemişti. Büyük binalara ait duvar kalıntıları, kapı girişini andıran yapılar ve duvar yükseklikleri zaman içinde taşların düşmesi ile bir hayli kısalmıştı.
Kulüp yönetiminde yeralantarih öğretmeni İbrahim Dülger alana yönelerek araştırmaya başladı. Açılan çukurlardan birinde bir bölümü kırılmış kitabe ve sütun başına rastlayınca yüzey araştırmalarını derinleştiren emekli öğretmen, çevredeki kalıntıları fotoğraflamaya başladı.Süryanice harfleri andıran kitabedeki yazılar aşınma nedeniyle bazı yerlerde belirsizdi. Kırık parçayı ana parçanın yerine koyan İbrahim Dülger bu parçanın da araştırılması için fotoğraflarını çekti.Yanı başında bulunan hatları belirgin sütun başı yosunluydu.Gruptakideneyimli yürüyüşçülerden biri olan ve gezilen her bölge hakkında videolar çekerek “youtube” kanalında Şanlıurfa’nın tanıtılmasına katkı sağlayan öğretmen Halis Bozkurt ta İbrahim hocanın yanına geldi çevreyi görüntüleyip beraber video çekimi yaptılar.Örenyerindeki büyük kentin imarında kullanılan yapı taşlarının çıkarıldığı taş ocağı olmalıydı.O bölgede küçükbaş hayvanlarını otlatan çoban taş ocaklarının yerini tarif edince oraya doğru yöneldi.Bu arada grubun yanına gelen yöre sakini Ahmet te gruba eşlik etti ve aşağılarda vadinin derinlerinde bulunan taş ocakları ve mağaralara doğru hareket edildi.
Taşocağıgezilirken görülen manzara ürkütücüydü.Girisindeki duvarda hayat ağacı rolyeflerinin bulunduğu kaya mezarı defineciler tarafından kazılıp tahrip edilmişti Merdivenle de içine girilen , mağaranın kapıya bakan duvarındaki Arapça yazılar ; (Kendisine fotoğraf gönderilerek bilgi alınan Şanlıurfa yerel tarih araştırmacısı Selahattin Güler’in açıklamasına göre)Eyubbidönemine ait yazı tarzı olup ,mağaranın bir dönem mescit olarak kullanıldığı yönündeydi. Süryaniceyi kendi çabalarıyla öğrenen ve Şanlıurfa’daki kitabelerin çevirisini yapıp kitap olarak yayınlayan,Selahattin Güler beyle fotoğrafları paylaşanİbrahim Dülger ,Selahattin beyin ,yazılanları çözmeye çalışacağını ifade etti.İbrahim beyin de buluntulardan yorumladığı gibi,Selahattin bey de harabelerin Roma -Bizans dönemine ait ,Dara ve Zerzevan’daki gibi garnizon,karakol şehri olabileceğini belirtti.Daha kuzeyde ki Koçviran köyünde benzeri amaçlı bir savunma karakolu gibiyapilar bulunmaktaydıAna blok kayada kabartmalar vardı. Yerdeki blok taşlar mağaranın tavanının çöktüğünü gösteriyordu.Su ihtiyacının karşılanması için yapılan sarnıçlardan biri, Roma Dönemi sarnıç yapılarına benziyordu.Devasa sayılabilecek taş ocakları,Harran’daki Bazda mağaraları büyüklüğünde geniş ve üstü acıktı. Barınma amaçlı kullanıldığı belli olan kimi mağaralarda,Arapça harflerle Allah yazılı olması , buranın Araplar doneminde de kesme yapı taşı (nahit) elde etmek için kullanıldığının kanıtları gibiydi. Vadiyi gezen grup daha sonra sanayi bölgesinden geçerek ekim yapılan geniş tarlaların arasından akıp gitmekte olan dereye doğru yürürken Ahmet’in babası Naif bey grubu aşağıda karşıladı ve bölge hakkında bilgiler verdi.Çevrede birçok mağara ve ören yerlerinin olduğunu söyleyen duyarlı Naif bey , anıt zeytin ağacına gidilecek güzergaha kadar gruba eşlik etti.Naif bey buraların sahipsiz olduğunu, define arayıcılarının yapıları tahribat ettiklerini ve bu nedenle yetkililerin önlem almasını istedi.
Dereye doğru yönelirken etrafta rahatsız edici koku gittikçe artıyordu.Cudi deresinin bulunduğu vadiye inilince koku daha da dayanılmaz oldu. Kirli koyu griye yakın olan suyunun geçtiği çevre zehirlenmiş gibiydi.Organize sanayiden dökülen atıkları da taşıyan sular ilerde yapılmış bendin arkasında geniş bir göl olusturuyordu.Tabana sızan suların kuyuları ve yeraltı kaynaklarında kirlenmeye sebep olacağını söyleyince, yöre sakini Naif bey, suları içemediklerini,hayvanların ve bitkilerin zarar gördüğünü, susuz dönemlerde mecburen kuyu sularını içtiklerini ve hasta olduklarını soyledi.Yazin çevreye yayılan koku daha dayanılmaz hale geliyormuş. Deredeki taşlardan yararlanarak karşı tarafa geçen grup Zeytinli mahallesindeki Anıt Zeytin Ağacına doğru hızla hareket etti. Zirveleri aşınarak iyice yassılaşmış olan Fatik dağlarının tepeleri kolaylıkla aşılırken,uzaktan anıt zeytin ağacının yüksek dalları görüldü. Daha sık adımlarla anıt ağacın üzerinde olduğu kısmen yığma gibi görülen devasa tepenin eteklerine ulaşıldı.Zirveye ulaşıldığında bütün canlılığı ile karşımızda duran ulu zeytin ağacı herkesi büyüledi.Yilların zorluklarını aşıp günümüze kadar gelen bu verimli ağacın üzerinde yaşını ve tarihçesini belirten tescil belgesi maalesef yoktu.Bu eksikliğin bir an önce giderilmesi gereklidir. Anıt ağacın bulunduğu yerin yakınına kadar asfalt yolun gittiği Zeytinli köyü ve ağacın bulunduğu Göbekli tepesinin daha iyi düzenlenip turizm açısından çekici hale getirilmelidir.
Doğa yürüyüşüne katılanların değerlendirmelerine göre,biran önce Cudi Harabeleri denilen alanda ciddi araştırmalar yapılmalıdır. Yetkililerin ve üniversitenin ilgili bölümlerinin kaynak taraması ve kazı çalışması yaparak alanın tarihini açığa çıkarmalıdırlar.Harabelerle ilgili anlatılanlar yakıştırma ve söylentilerden ibaret olmamalıdır. Alanda tesbitiyaptılan ve şu an orada bulunan kitabe daha fazla tahrip olmadan oradan alınmalı müzeye konmalıdır.Alanda geçmişte kullanılmış çanak çömlek parçaları sütun başları vardır.Define arayanların yaptıkları tahripler önlenmelidir.Kalkınma ajansından sağlanacak destekle kazı yapılarak Şanlıurfamıza yeni bir turizm alanı kazandırılabilir.
Doğa yürüyüşü düzenleyen kulüp yönetimi adına açıklama yapan Candan Özen,doğa yürüyüşüyle gerçekleştirdiklerimiz bu yeni rotanın sonucunda , bölge hakkında yaptığımız genel değerlendirmelerimizin yetkililere ulaşmasını bekliyoruz ve yaptığımız bilgilendirmeyle de kamuoyunda Cudi Antik Kenti ve Anıt Zeytin Ağacı hakkında farkındalık yaratarak bölgeye yönelik duyarlılığı arttırmayı amaçlıyoruz,dedi.